23 Mayıs 2013 Perşembe

Kayıp Çoraplar.

Makineye çamaşırlarınızı atarsınız, yıkanınca da serersiniz onları, önce büyükler, sonra da iç çamaşırlar ve çoraplar serilir. Bi bakarsınız en sevdiğiniz pembe puantiyeli çorabınızın teki kayıp. Eşi kaybolmuş.

Hayat da böyle aslında, bazılarımız Koca bir dünya olan Çamaşır makinesinde eşini,tekini sevdiklerini kaybederken, bazılarımız da yıkanır ve pırıl pırıl eşiyle katlandıktan sonra çekmeceye konur, bir dahaki maceralara hazırlanmak üzere o çift çorap, çorap çekmecesinde huzur içinde yaşar. Hatta bazen o kadar şanslıdır ki bu çift çorap, çekmecenin en köşesinde durur beklerler ve orada unutularak ömür boyu beraber ve güvende kalırlar. Ama tüm çoraplar bu kadar şanslı değil işte. Kimilerinin eşi delinir, kimilerini   evin köpeği kemirir, kimileri de sürekli spor ayakkabılarının içinde durmaktan o kadar kötü kokar ki, sonu çöpe gider.

Çorap Fetişi gibi hissettim bir an kendimi.
Aslında bu çoraplara bu kadar takıntılı değildim, ta ki bir gün odamı süpürdüğümde yanlışlıkla yatağımın altındaki pembe puantiyeli çorabımı da elektrikli süpürgesinin borusunun içine çekinceye kadar. O gün kurtarmadım tekini çorabımın. Hala da kurtarmadım. Muhtemelen asla da kurtarmayacağım. Ama tekini de atmıyorum işte. Bi ara onu da süpürgeyle süpürüvereyim kavuşsunlar dedim, ama gönlüm ona da el vermedi.

Ne olacak bilmiyorum bu eşi olmayan çorapların hali. Her şey bizim elimizde, benim elimde aslında. Ya süpürgeyi açıp çorabı alıcam, ya da diğer çorabı da süpürücem ki kavuşsunlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder